Ramazan ayının Müslümanların hayatında farklı
bir yeri olduğu vurgulanarak konuya girilebilir. Bu farklı konumun temel
sebebinin, bu mübarek ayın, Kur’an’ın nazil olduğu ay olmasından
kaynaklandığına ve bu sebeple oruçla taçlandırıldığına dikkat çekilebilir.
Konu işlenirken yapılabilecek
vurgular:
Ramazan
ayının Kur’ân-ı kerim’in nüzûlünün yıldönümü olması hususunda
yapılabilecek bazı vurgular:
Ramazan
Ayı Kur’an Ayıdır.
Rahmet
ve mağfiret ayı olan Ramazana “Kur’an ayı” da denilmektedir. Çünkü
Allah’ın insanlığa son mesaj olarak gönderdiği Kur’an-ı Kerim Hz Peygambere bu
ayda inmeye başlamıştır. Konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle
bildirilmektedir:
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ
الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى
وَالْفُرْقَانِ
فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن
كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ
يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ
وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ
اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“(O
sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile
batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an kendisinde
indirildiği Ramazan ayıdır...” (Bakara, 2/185).
Vahiy
Meleği Cebrail(a.s), her yıl Ramazan ayında Sevgili Peygamberimizle buluşur,
karşılıklı olarak birbirlerine Kur’an okurlardı. Ramazanda camilerimizde ve
evlerimizde okunan mukabele ve Kur’an hatimleri Cebrail ile Peygamberimiz
arasında yapılan mukabele uygulamasının bir devamıdır
ü
İnsanlığa kıyamete kadar yol göstermek üzere
gönderilmiş bulunan Kur’an-ı Kerim, Ramazan ayında indirilmiştir.[1][1]
On iki aylık yıllık zaman dilimi içinde Ramazan ayını üstün kılan ve ona ayrı
bir anlam yükleyen esas unsur işte bu
özelliktir. Yani Ramazanın Kur’an’ın indirildiği ay olmasıdır. Bunun için
Ramazan ayı fazilet bakımından diğer aylardan üstün tutulmuştur.
ü
Kur’an’ın indirildiği ay oluşu, diğer bir
ifadeyle İslam davetinin başlangıcının yıl dönümü olması münasebetiyle Ramazan
ayının Müslüman’ın hayatında çok önemli bir yeri vardır. Kur’an-ı Kerim’de bu
mübarek aydan başka özellikle övgüyle ismi
açıkça belirtilmiş bir başka ay yoktur.
Ramazan ayında rahmet kapılarının sonuna kadar
açılışına ilişkin olarak yapılabilecek vurgular:
ü
Cenab-ı Hak bu ayda rahmet kapılarını sonuna
kadar açarak ve kişinin manevi hayatı için olumsuz faaliyetlerde bulunan
şeytani güçlerin faaliyetlerini kısıtlayarak Müslüman’a manevi hayatını gözden
geçirebilmesi için büyük bir fırsat sunmaktadır. (“Ramazan geldiği zaman cennet kapıları sonuna
kadar açılır, Cehennem kapıları kapatılır ve şeytanlar bağlanır” [2][2]
hadis-i şerifi.)
ü
Hadis-i Şerifte geçen Cennet kapılarının açılması
cehennem kapılarının kapanması ve şeytanların kösteklenmesi ifadelerinin zahiri
anlamlarından daha ziyade mecâzi anlamları ön plana çıkmaktadır. Buna göre
hadis-i şerif, Ramazanda Cenab-ı Hakkın af ve mağfiretinin çokluğunu, işlenen
güzel amellere ve hayırlara bol sevap ihsan etmesini, şeytani güçlerin saptırma
ve iğvalarının kısıtlanmasını ifade eder. İşlenen salih ameller, yapılan ibadet
ve taatlar ve hayırlı faaliyetler öylesine yaygınlaşır ki, bu tablonun ortaya
çıkardığı rahmet ortamında Şeytani güçlerin faaliyetlerinde önemli bir daralma
meydana gelir.[3][3] Hadisin bir rivayetinde[4][4]
‘Cennet kapıları açılır’ ifadesi yerine “Rahmet kapıları açılır”
ifadesinin kullanılması, hadiste mecazi anlamın kastedildiğine delil teşkil
etmektedir.
ü
İşte bu rahmet ortamıyla Ramazan ayı,
Müslümanların dini hayatı açısında önemli bir yoğunlaşmayı beraberinde getirir.
Bu yoğunluk içerisinde yapılan ibadetler, oruç, teravih ve taatler, zikir,
infak vs. Allah’ın bol rahmetiyle ve sevabıyla karşılık görür. Çünkü “Allah güzel ameller işleyenlerin ödüllerini
asla zayi etmez.[5][5]” Böylece işlenen bu
ameller cenneti kazanmaya ve cehennemden uzaklaşmaya ve şeytanın
faaliyetlerinin etkisinden kurtulmaya vesile olur. Sonuçta günahlardan
sıyrılmak, geçmişte işlenen olumsuz amellerin ağır yükünden kurtulmak, Allah’a
yaklaşmak, salih amellerin zevkine ermek, böylece iyi bir insan ve iyi bir
Müslüman olabilmek için ruhu arındırma imkanı elde edilmiş olur. İşte Ramazan
ayı, bunun için önemli bir fırsattır ve Müslüman açısından gerçekten tam bir rahmet ayıdır.
Oruç, Kur’an tilaveti, teravih, zikir, infak… Bütün bunlar şeytani güçleri
hayal kırıklığına uğratmaya ve faaliyetlerini boşa çıkarmaya yeter.
Müslümanların bu hayırlı faaliyetleri sayesinde Ramazan ayında kötülüklerde
önemli bir azalma meydana gelir.
Hz.
Peygamberin Ramazanı iyi değerlendirme hususundaki teşviklerine İlşikin
vurgular:
ü
Rahmet ayından olabildiğince yararlanabilmeleri
ve ramazanın bu geniş rahmet ortamından uzak kalmamaları için Hz. Peygamber,
müminleri bu rahmet mevsimini iyi değerlendirmek üzere teşvik etmektedir. Bu çerçevede Bir hadiste anlatılan Ramazan
geldiği zaman bir münadinin:
Ey,
hayır isteyen gel! Ey şer isteyen kendini şerden alıkoy! Allah’ın azabtan
kurtaracağı kişiler var(onlardan ol)” [6][6] diye
seslendiği ve bunun her gece aynı şekilde sürdüğüne ilişkin değerlendirme
vurgusuna dikkat çekilebilir. (Bu hadisi
de daha ziyade mecâzî yönüyle değerlendirmek daha bir anlamlı olur. Yani
Ramazan ayında öylesine bir rahmet ve bağışlanma ortamı vardır ki bu ortam,
insanı daima günahların karanlığından kurtuluşa ve iyiliklerle bezenmeye
çağırmaktadır. “Ey hayır arayan, hayırlı iş yapmaya koş. İşte sana hayır
yapacak mevsim dilimi. Zira bu vakitte az bir amel sebebiyle sana çok mükafat
verilecektir. Ey batıl arayan kişi sen de bu işten vazgeç, kendini tut, zira şu
anlar tövbe zamanı” şeklinde süren bir çağrıdır bu.)
Ramazan Ayının Ruhun yıllık revizyonu için
değerlendirilebilmesi Vurgusu
ü
İşte böyle bir mevsimi iyi değerlendirerek ve
Ramazan ayında bize yöneltilen arınma ve istikamet kazanma çağrısına kulak
vererek manevi hayatımızı iyi bir gözden geçirmeliyiz. Tıpkı vücudun zaman
zaman top yekun muayeneden
geçirilmesi gibi manevi dünyamızı adeta bir chec-ap yapmalıyız.
Ruhumuzu İslam’ın güzellikleriyle ne derece
süsleyebildik?
Bir Müslüman olarak İslam’ı ne derece
özümseyebildik?
İslam
ahlakını ne kadar hayata geçirebildik?
Ailemiz ve çocuklarımız için üzerimize düşen
görevleri yapabildik mi?
Ahiret yolculuğu için ne kadar hazırlıklıyız?
Bugüne kadar bir insan ve bir Müslüman olarak ne
gibi hayırlı işler yapabildik? gibi sorularla bir nefis muhasebesi yapmalı,
eksikliklerimizi, kusurlarımızı ve açıklarımızı Ramazan ayı vesilesi ile tamir
etmeye ve düzeltmeye çalışmalıyız. Ruhumuzun adeta yıllık revizyonunu
yapmalıyız.
ü
Ramazanın bir rahmet ve mağfiret mevsimi
olmasından yararlanarak bu ayda yoğunlaşan ibadet hayatının desteğiyle namaz,
oruç, zekat, teravih, infak, sadaka-i fıtır gibi hayırlarla ruhumuzu
arındırabilmenin yollarını aramalı, bunun üzerine yoğunlaşmalıyız.
Ramazan Ayında Ruhu Arındırabilmek İçin
uygulanabilecek bir arınma programı
vurgusu
ü
Dünya hayatının meşgaleleri içinde insan kimi
zaman nefsinin dürtülerine boyun eğerek günahlara dalabilir. Önemli olan,
hatayı fark ettikten sonra hatada ısrar etmemek ve Cenâb-ı Hakka yönelerek
tövbe edip bağışlanma dilemektir. Günahın peşinden yapılacak içten bir istiğfar
ve tövbe, günahın bağışlanmasına vesile olur.
Bunun yanında Yüce Allah, kulun hatasından
dönmesi, bağışlanması ve kendisine yönelmesi için başka fırsatlar da
tanımıştır. İşte bu çerçevede Müslüman için günlük, haftalık ve yıllık arınma fırsatları
sunmuştur. (“Büyük günahlardan kaçınılması halinde, beş vakit namaz,
aralarında işlenen günahları, aynı şekilde Cuma diğer cumaya, Ramazan diğer
Ramazana kadar işlenen günahlar örter.” hadisi[7][7])
Müminin bu şekilde daima kendini arındırma
imkanı vardır. Bütün mesele, samimi ve içten bir arınma tutkusuyla arınmak için
gerekeni yapmaktır.
ü
Nefsini tezkiye eden yani onu kötülüklerden,
dinen çirkin sayılan şeylerden, fuhşiyattan, günahlardan ve her türlü isyandan
arındırıp temizleyerek benliğine İslami duyarlılık kazandırabilen kimse
kurtuluşa ve mutluluğa erecektir. Ama benliğini kötülüklerin ve isyanın karanlıklarına gömen, böylece bir bakıma kendini uçuruma
yuvarlayan, benliğini günahlara ve
çirkinliklere yuvarlamaya elverişli hale getiren de kaybedecek ve
hüsrana uğrayacaktır.
ü
Tezkiye, temizlemek, geliştirmek, feyizlendirip
büyütmek ve temize çıkarmak demektir. Nefsin tezkiyesi yani arındırılması
derken burada kastedilen, onu kirletecek küfür, cahillik, kötü duygular, yanlış
inançlar ve kötü ahlâk gibi günahkarlık ve ahlâkî düşüklükten temizlemek ve
iman, ilim, irfan, iyi ve hayırlı işler, güzel ahlak gibi takva hasletleriyle
terbiye edip ilahi tecelliyata mazhar olacak hale getirmektir.
ü
İbadetlerin asıl amacı, insanı Allah’a karşı tam
bir teslimiyet içinde iyi insan ve iyi Müslüman yapmaktır. Ramazan ayı ibadet
yoğunluğuyla ve bir rahmet mevsimi olarak nefsi arındırmak için
yoğunlaştırılmış bir program uygulamaya en elverişli zaman dilimidir. Ancak bu
arınma programından tam sonuç alabilmek için bu programın bir bütün olarak uygulanması
gerekir. Eksik uygulanırsa beklenen sonuç alınamaz.
ü
Her şeyden önce içten bir tövbe ile
kötülüklerden ve günahlardan uzaklaşma
iradesini ortaya koymak gerekiyor. Yani arınma programından beklenen sonucu
alabilmek için günahlara karşı boykot gerekmektedir. Eğer böyle yapılmazsa
arınma programından beklenen sonuç elde edilemez. (“Kim ki yalan söylemesi
ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, Cenab-ı Hak o kimsenin yemesini içmesini
bırakmasına hiç kıymet vermez, iltifat buyurmaz” hadisi)[8][8]
Bir taraftan sevap kazanıp hayırlı işlere
koşarken öbür taraftan masiyetler terk edilmezse bu durum, altı delik bir kaba
yukardan doldurulan maddenin alttan dökülüp gitmesine benzer. Böyle bir durumda
kabında bir şey toplayamayan kimsenin durumuna düşülür. Bunun için Hadis-i
Şerifte Rasulülah (as)’ın kötülüklerden uzak kalabilmek için oruçtan
yararlanmayı tavsiye etmesi çok dikkat çekicidir. (Hz. Peygamberin evlenemeyip
bu sebeple harama sürüklenme riskiyle karşı karşıya bulunan gençlere oruç
tutmayı tavsiye etmesi ve orucu kalkan olarak nitelendirmesi. [9][9] Bu son derece etkili bir ifadedir. Kalkan
nasıl ki insanının fiziki varlığını ölüm darbelerine karşı korursa oruç da
kişinin manevi varlığını günahlara ve ruhu kirletecek unsurlara karşı korur. )
Ramazan Ayı Münasebetiyle Ruhunu
Arındırabilenlerin Kazanımları
ü
İşte Ramazan-ı Şerifin rahmet ortamından
yararlanarak nefsini iyi bir tezkiyeye tabi tutup arındırabilen Müslüman: “İnanarak
ve Allah’ın rızasını gözetip karşılığını umarak oruç tutan kimsenin geçmiş
günahları bağışlanır”[10][10] Hadis-i Şerifinde dile
getirilen güzel sonuca kavuşur.
ü
Böylece geçmiş günahlardan sıyrılan Müslüman,
hayatında geleceğe yönelik olarak temiz bir sayfa açma imkanı yakalar. Bunun
yanında Ahiret hayatı için büyük mükafatlar da elde etmiş olur. Böyle bir
Müslüman’ın Ahirette neler kazanmış olacağına dair pek çok hadis-i şerif olduğu
söylenir ve örnekler verilir.[11][11]
ü
Ramazan ayının rahmet ortamı, hayatını Allah’ın
rızasına göre düzenlemek isteyenler için bir çağrıdır. Bu çağrıya kulak
verenleri büyük fırsatlar beklemektedir.
Bu tablo, ne kadar günahkar olursa olsun, manen ne kadar kirlenmiş olursa olsun
kişiyi arıtabilecek güçtedir. Yeter ki kişi samimi bir arınma iradesi
gösterebilsin.
ü
Rahmet kapılarını bu derece açık tutan bir dinin
mensubu olarak bu rahmet ortamından kaçan, masiyetlerin bataklığını manevi gül
bahçelerine tercih eden kimseler için ise, kendileri bu bataklıklardan kurtulma
iradesi göstermedikçe, Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine şuur nasip etmesini
dilemekten başka yapılabilecek bir şey yoktur.
I.
Konunun
Özet Sunumu
Ramazan-ı şerif, Kur’an ayıdır. Kur’an bu ayda indirilmiştir. Kur’an’ın bu
ayda indirilmiş olmasının şerefine bu ay oruçla taçlandırılmış ve Müslümanlar
için yılın aylarının en hayırlısı olmuştur.
Ramazan mağfiret, rahmet ve bağışlanma ayıdır. Bunun için herhangi bir
sebeple günahlara dalmış olanlar için iyi bir dönüş yapma , tövbe etme ve arınma mevsimidir. Bu fırsatın
iyi değerlendirilmesi için Peygamber Efendimizin pek çok teşviki bulunmaktadır.
Ramazan ayında bir özeleştiri yapmalı ve kendimizi sorgulamalıyız. İslam’ı
ne kadar yaşayabildiğimizi, Kur’an’ın ve Sünnetin rehberliğinden ne kadar
yararlanabildiğimizi, kendimiz, sosyal ve doğal çevremiz için hayır namına
neler yapabildiğimizi neler yapamadığımızı bir gözden geçirmeli ve nefis muhasebesi yapmalıyız. Bu doğrultuda
eksikliklerimizi, hayatımızın Kur’an ve Sünnete uymayan yönlerini belirlemeli
ve ramazan ayında bunların telafisi için adım atmalıyız. Böylece ruhumuzu
kirleten unsurlardan arındırmalıyız. Ramazan-ı şeriften ruhumuzun yıllık
bakımını yapmış ve arınmış olarak tertemiz bir sayfa açmış vaziyette
çıkmalıyız.
Bunun için Ramazan ayının ibadet yoğunluğundan ve rahmet ortamından
olabildiğince yararlanmanın yolunu aramalı, bu rahmet ortamının desteğiyle
bulaştığımız bir takım kötülükler ve yanlışlıklar varsa, bunları terk
etmeliyiz.
II.
Konu
İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden
öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Oruç,
sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı
günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul
doyumu fidye verir.43 Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik
yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer
bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (O sayılı günler),
insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden
ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan
ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de
hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun.
Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve
hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”[12][12]
Ayrıca bakınız: Bakara 2/ 187; 33/35; Tevbe 9/120; Yusuf 12/ 90; A’raf
7/170; Yusuf 12/ 56; Kehf 18/30)
III.
Konu
İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler
« مَنْ لَمْ يَدعْ قَوْلَ الزُّورِ والعمَلَ بِهِ فلَيْسَ للَّهِ حَاجةٌ في
أَنْ يَدَعَ طَعامَهُ وشَرَابهُ »
“Kim ki yalan söylemesi ve yalanla amel etmeyi
bırakmazsa, Cenab-ı Hak o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına hiç kıymet
vermez, iltifat buyurmaz”[13][13]
قال رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم : « قال اللَّه عَزَّ وجلَّ : كُلُّ عملِ ابْنِ آدم لهُ إِلاَّ الصِّيام ،
فَإِنَّهُ لي وأَنَا أَجْزِي بِهِ . والصِّيام جُنَّةٌ فَإِذا كَانَ يوْمُ صوْمِ
أَحدِكُمْ فلا يرْفُثْ ولا يَصْخَبْ ، فَإِنْ سابَّهُ أَحدٌ أَوْ قاتَلَهُ ،
فَلْيقُلْ : إِنِّي صَائمٌ . والَّذِي نَفْس محَمَّدٍ بِيدِهِ لَخُلُوفُ فَمِ
الصَّائمِ أَطْيبُ عِنْد اللَّهِ مِنْ رِيحِ المِسْكِ . للصَّائمِ فَرْحَتَانِ
يفْرحُهُما : إِذا أَفْطرَ فَرِحَ بفِطْرِهِ ، وإذَا لَقي ربَّهُ فرِح بِصوْمِهِ »
متفقٌ عليه.
Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim" buyurmuştur.
Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz
söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben
oruçluyum’ desin.
Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin
ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında
misk kokusundan daha güzeldir.
Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi,
iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır. "[14][14]
وعَنْ أَبي سَعيدٍ
الخُدْريِّ رَضيَ اللَّه عنهُ قال : قالَ رسولُ اللَّهِ : « مَا مِنْ عبْدٍ يصُومُ
يَوماً في سبِيلِ اللَّه إِلاَّ باعَدَ اللَّه بِذلك اليَومِ وجهَهُ عَن النَّارِ
سبعينَ خرِيفاً » متفقٌ عليه .
Ebû Saîd
el–Hudrî radıyallahu anh'den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah
rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, bu bir günlük oruç
sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar. "[15][15]
Ramazan
Gecelerinin İhyası Ve Teravih Namazı
Ramazan
ayı, Allah’ın kullarına lütfettiği çok mübarek bir aydır. Fakat asıl olan bu
kıymetli zaman dilimini gereği gibi ihya etmektir.
Ramazan
gecelerinin ihyasıyla ilgili olarak rivayet edilen şu hadis-i şerif dikkat
çekicidir:
مَنْ
قَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
“Kim
Ramazan ayının faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek,
Ramazanı ibadetle ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır”[16][6].
Hz.
Aişe, Hz.Ali, Hz. Zeynep ve Ebû Hureyre gibi sahabe, Hz.Peygamber’in Ramazan gecelerini ibadetle geçirdiğini özellikle son on gününe
çok önem verdiğini bildirmektedirler.
Görüldüğü
gibi Ramazan gecelerini ihya etmek, son derece önemlidir.Ancak gecenin
ihyasından maksat; sadece teravih namazı
kılmak değildir. Başka hayırlı ve güzel ameller de yapılmalıdır. Kur’an okumak,
zikir ve tefekkürle meşgul olmak, Hz. Peygamberin hayatını okumak, ilimle
meşgul olmak… Ramazan gecelerinde yapılması gereken işlerden olmalıdır. Oruç
tutan kişinin, Ramazan gecelerini, gündüzleri tuttuğu orucun sevabını yok edici
davranışlardan uzak olarak geçirmesi de, ihya anlamı taşımaktadır. Bu itibarla
insan, Ramazanda her bakımdan kendini hesaba çekmeli, kazandığı güzellikleri
korumalı, işlediği günahlardan dolayı da tevbe etmelidir. Deyim yerinde ise
yeniden doğmak için Ramazanı bir fırsat bilmelidir.
Belirttiğimiz
gibi Ramazan gecelerinin ihyasında en verimli ibadet teravih namazıdır. Hz.
Peygamber bu namazı kılmış ve ashabına da kılmalarını tavsiye etmiştir.
Hz.
Ömer döneminden sonra ise teravih namazı İslam’ın bir şiarı haline gelmiş ve
Müslümanlar bunu devamlı kılmışlardır. Bu sebeple, mümkün olduğu kadar teravih
namazını camide ve cemaatle eda ederek Ramazan gecelerini değerlendirme gayreti
içinde olmalıyız. Teravih namazını kılarken de diğer namazlarda olduğu gibi
usul ve erkanına riayet ederek acele etmeden kılmalıyız.
Burada
bir hususu belirtmek istiyorum. Bazı kişiler, teravih namazını kılıp
kahvehanelere koşmakta, sabahlara kadar buralarda boş vakit geçirmektedirler.
Bu ise son derece yanlış olup ibadet ve tatla, aile yuvalarında huzur ve saadet
içerisinde geçirilmesi gereken an ve saatlerin heba edilmesinden, boşa
harcanmasından başka bir şey değildir.
Ramazan
Ve Sosyal Yardımlaşma
Sosyal
yardımlaşma Kur’an ve Sünnetin önem verdiği bir konudur.
İslam Dini Müslümanları birbirine manevi kardeş kılmıştır. Bir ayette şöyle
buyrulmaktadır. إِنَّمَا
الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ “Müminler ancak kardeştirler.”[4]
Ana-baba bir kardeşlerimizin sıkıntılarını gidermek için çalışıp çabalatma
isek, etrafımızda bulunan maddi zorluklar içerisinde olan kardeşlerimizin de
ihtiyaçlarını karşılamak üzerimize düşen bir vazifedir. Bir hadiste Sevgili
Peygamberimiz şöyle buyuruyor.
« مثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وتَرَاحُمِهِمْ
وتَعاطُفِهِمْ ، مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداعَى لهُ
سائِرُ الْجسدِ بالسهَرِ والْحُمَّى »
“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta
ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu
zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”[5]
Ramazan ayında kabir ziyaretleri çokça gerçekleştirilmektedir. Bu
ziyaretlerde ise İslam Dinine uygun olmayan davranış şekilleri görülmektedir.
Kabirler kabirde yatanlar için mağfiret dilenmesi, ziyaret edenler için ibret
alınması gereken yerlerdir. Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.
“Kabirleri ziyaret ediniz, Çünkü bu size ahireti hatırlatır.”[6]
Günümüzde üzülerek görmekteyiz ki; Kabirler, insanlara yaratılmış olan her
şeyin bir gün ölümü tadacağını hatırlatmalıyken, dünyevi işlere cevap arandığı
yerler haline getirilmiştir. Türbe, yatır ve evliya kabristanları ziyaret
edenler, ahireti hatırlamalı, orda yatanlarında bir gün bu hayatta
yaşadıklarını ama bu dünyadan ayrıldıklarını anlamalı, kendisinin de bir gün
kabire gireceğinin farkında olmalıdırlar. Kur’an okuyarak sevabını onların
ruhuna bağışlamalıdır. Bu gibi işlemlerin dışında cereyan eden hadiselerin
kişiye fayda yerine zarar getireceği unutulmamalıdır.
İbadetlerde Hakkın ve halkın hukukuna riayet iç içedir. Bu sebeple
kendisini hem yaratanına karşı sorumlu, hem de yaşadığı topluma karşı sorumlu
görenler, ibadetlerini, sırtta taşınılan bir yük olarak değil, üzerine basarak
yükseklere ulaştığı bir araç olarak görmelidir. İbadet esasen Hakkın rızası
için yapılsa da, sonuç itibariyle halkın hakkına riayeti de içerir. Ramazan
ayında yapmış olduğumuz ibadetlerin tümünde işte böyle bir manevi boyut vardır.
Ramazan ayı gelmek üzere. İki gün sonra Rabbimiz nasip ederse kendisine
kavuşacağız. Hazırlıklı olmakta, bedenimizi ve ruhumuzu kendine hazırlamakta
kendimizi için fayda var. Bir sonrakine ulaşamayabiliriz. Bir sonraki Ramazanın
feyiz ve bereketinden istifade edemeyebiliriz. Elde olanı değerlendirebilenler
mutlu olmaktadır. Elde olmayanın peşine düşmek kişiye zarar vermektedir. Elde
Ramazanımız var. Ramazanda hikmetler, müjdeler, lütuflar, manevi yağmurlar var.
Hazırlık yapmalıyız Kur’an ayı geliyor. Hazırlık yapmalıyız Ramazan geliyor.
Sonuç itibariyle şu hususu da vurgulayarak vaazımı sonlandırmak isterim.
Kişinin namazı, orucu, zekatı, haccı ve diğer bütün ibadetleri kendisinin
iyiliklere ve sevaba ulaşmasını sağlar. Ancak Allah’ın rızasını kazanmak için
bunlar yeterli değildir. İbadetlerimizle beraber ahlakımızı da güzelleştirip,
ahlaken kemale ulaşmamız gerekmektedir. Ramazana kavuşurken ahlaken kemale
ulaşma yollarını aramamız gerekmektedir. Sözümüzü Yunus Emre’nin bir dörtlüğüyle
bitirelim.
لاَ يَشْبَعُ الرَّجُلُ دُونَ جَارِهِ.
“Komşusu aç iken, müminin tok dolaşması
yakışık almaz”[17][9] anlamındaki hadis, sosyal dayanışma
duygusunu en çarpıcı bir biçimde gözler önüne sermektedir. Diğer taraftan bu konuda ilgisiz kalan müminler
uyarılmaktadır.
Küçülen
dünyamızda açlara yardıma koşmak her olgun ve imkanı olan müminin temel
görevlerinden biridir, iman olgunluğunun alametidir. Bu itibarla Hz.Peygamberin
buyurduğu,
وَأَيُّمَا أَهْلُ عَرْصَةٍ أَصْبَحَ فِيهِمُ امْرُؤٌ جَائِعٌ فَقَدْ
بَرِئَتْ مِنْهُمْ ذِمَّةُ اللَّهِ تَعَالَى
“Bir mahallede bir kişi aç kalırsa, o
mahalle halkı Allah’ın korumasından çıkar”[18][10] anlamındaki hadis, hiçbir zaman hatırdan
çıkarılmamalıdır.
İşte
Ramazan, yardımlaşmanın dayanışmanın, yaraları sarmanın, ihtiyaç içerisinde
olanların dertleri ile dertlenmenin zirveye çıktığı bir aydır.
Oruç, fakirlere
karşı yardım duygusunu geliştirir. Ramazan ayı boyunca aç ve susuz kalan insan,
yüce Allah'ın ihsan ettiği sayısız nimetlerin kadrini bilir, O'na şükreder,
açlığın ne demek olduğunu anlamak suretiyle de bunu devamlı tadan fakirlere
yardım ellerini uzatır.
Dolayısıyla
mümin, imanından kaynaklanan hassasiyet ile çevresinde ihtiyaç sahiplerini
araştırıp onların dertlerine derman olmaya çalışmalıdır.
Şu
gerçeği hiçbir zaman unutmamamız gerekir ki, mal da mülk de Allah’ındır. Allah
kullarını bunlarla imtihan eder.
Ramazan
Oruç Ayıdır.
Ramazan, öncelikle oruç gibi türlü
hikmetlerle dolu bir kulluk görevinin yerine getirildiği, her türlü hayır,
rahmet ve bereketi kendisinde barındıran bir aydır. Dolayısıyla Ramazan ayının en önemli özelliği oruç
ibadetinin bu aya tahsis edilmesidir. Bundan dolayı Ramazan ayına “Şehr-i
Siyam” denilmiştir.
Ramazan
orucu, hicretin ikinci yılı içinde Şaban ayında farz kılınmıştır. Orucun farz
olduğu Kitap, Sünnet ve İcma ile sabittir. Kur’an-ı Kerimde,
عَلَيْكُمُ
الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوﺍ كُتِبَ
لَعَلَّكُمْ
تَتَّقُونَ
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten
sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz
kılındı” buyurulmuştur (Bakara,
2/183).
Orucun
Mahiyeti
Oruç
Arapça’da “savm” kelimesiyle ifade edilir. Savm sözlükte nefsi tutmak ve
engellemek anlamındadır.
İslam dininde
oruç, sabahın başlangıcı sayılan ikinci fecirden (tan yerinin ağarmasından)
başlayarak güneşin batışına kadarki sürede başka bir deyişle imsaktan iftara kadar
ibadet niyetiyle yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi uzak
tutmaktır.
Oruç, ibadetleri değerli kılan ihlas özelliğini en çok yansıtan bir
ibadettir. Çünkü, bir kışının oruçlu olup olmadığını ancak Allah ile kendisi
bilir. Oruç, Yaratıcı ile kul arasındaki sevginin doruğa ulaştığı, her türlü
gösteriş ve riyanın en az karıştığı kalbi bir ibadettir. Çünkü kul, oruçta
Rabbi ile başbaşadır. Nitekim Yüce Allah bir hadisi kudsîde:
كُلُّ عَمَلِ ابْنِ آدَمَ لَهُ إِلاَّ الصِّيَامَ ، فَإِنَّهُ لِى ،
وَأَنَا أَجْزِى بِهِ
“Oruç
doğrudan doğruya benim için yapılmış bir ibadettir. Onun (sayısız) karşılığını
da doğrudan doğruya ben vereceğim”
buyurmaktadır.[19][11]
Bu itibarla oruç, ibadetlerin en büyüğüdür.
İnsanları Miraca yükselten bir Burak’tır. İnsanların nefis ve arzularıyla
yaptıkları savaştır.
Oruçtan beklenen amacın gerçekleşmesi için
dikkat edilmesi gereken şeyler vardır. Kamil anlamda oruç bütün organların
iştirakiyle gerçekleşir. Şöyle ki: Oruç tutan kişi mideyi yemek içmekten
koruduğu gibi, dili de yalandan, gıybetten, kötü ve boş sözden uzak tutmalıdır.
Göz harama bakmamalı, kusur aramamalıdır. Kulak gıybet, dedikodu ve boş sözler
dinlememelidir. Gönül güzel şeyler düşünmelidir. Bilinmelidir ki, organları
orucu iştirak etmeyi başaramayan kişi şeklen oruç tutmuşsa da, oruçtan beklenen
gayeye bütünüyle ulaşamamış demektir. Hz Peygamberin,
رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إَّﻻ الْجُوعُ. وَرُبَّ قَائِمٍ
لَيْسَ لَهُ مِنْ قَيَامِهِ إَّﻻ السَّهَرُ.
“Nice oruç tutanlar vardır ki oruçtan
onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur” hadisi bu gerçeği
vurgulamaktadır. [20][12]
Orucun Sağladığı Bazı Maddi Ve Manevi
Yararlar
Allah'ın emir ve yasakları
kulların iyiliği içindir. Yasaklanan şeylerde büyük zararlar, yapılması
istenilen şeylerde de maddî ve manevî sayılamayacak kadar yararlar
bulunmaktadır.
Oruç, sırf Allah’ın emri olduğu için tutulan
bir ibadet olmakla birlikte fert ve topluma yönelik pek çok faydası da olan bir
ibadettir. Orucu, Allah’ın bir emri olarak tutarken bu yararları da göz önünde
bulundurmak durumundayız. Orucun başlıca yararları şunlardır:
Oruç Kişiyi Şükre Yöneltir: İnsan, kendisine verilen nimetlere karşı
şükretmekle yükümlüdür. Şükür ise ancak, nimetin kıymetini takdir etmek, nimeti
doğrudan doğruya Allah’tan bilmek ve nimete ihtiyaç hissetmekle mümkündür.
Ramazan dışında insan, gerçek açlığı tam olarak hissetmediği için nimetlerin
değerini tam olarak takdir edemeyebilir. Ramazan ayında kişi, oruç sayesinde
nimetlerin asıl sahibinin Allah olduğunu kavrar ve gerçek görevi olan şükre
yönelir.
Oruç Kötülüklerden Korur: Orucun bir özelliği de oruçluyu kötülüklerden
koruyan bir ibadet oluşudur.
Hz Peygamber (a.s.) bu hususu şöyle dile getirmiştir:
الصِّيَامُ جُنَّةٌ ، فَلاَ يَرْفُثْ وَلاَ يَجْهَلْ ، وَإِنِ امْرُؤٌ
قَاتَلَهُ أَوْ شَاتَمَهُ فَلْيَقُلْ إِنِّى صَائِمٌ . مَرَّتَيْنِ
“Oruç bir kalkandır. O halde oruçlu kötü
söz söylemesin. Oruçlu kendisiyle çekişip kavga etmek isteyen kişiye ‘ben
oruçluyum, ben oruçluyum’ desin...”[21][13]
“Oruç bir kalkandır” ifadesiyle orucun
,oruçluya melek özelliği kazandıracağı ve böylece onu kötülüklerden koruyacağı
belirtilmiştir.
Oruç Nefsi Terbiye Eder, Ruhu
Olgunlaştırır: İnsan yeryüzünün
halifesi olarak yaratılmış harika bir varlıktır. Bedenle ruh gibi iki farklı
unsur insanda iç içedir. İnsanın mutluluğu bu farklı unsurların dengede tutulmasına
bağlıdır. Maddi yapı, ruhi ve manevi güçlere baskın çıkma eğilimindedir. Bu
eğilim sürekli ve etkili olursa ruhun olgunlaşması ve tekamülü engellenmiş
olur. O bakımdan bedenin ruha boyun eğmesi için bedenin gücünü sınırlayıp ruhun
gücünü artırmak gerekir. Bunu gerçekleştirmenin en etkili yolu açlık, susuzluk,
cinsel istekleri sınırlamak; kalp, zihin ve diğer organları denetim altına
almaktır. İşte bütün bunlar oruç sayesinde sağlanabilir.
Oruç Sabır ve İrade Gücü Kazandırır: İnsan hayatının tatlı ve huzurlu günleri
olduğu gibi, acılı ve sıkıntılı dönemleri de vardır. Çoğu kere nimet ve rahmete
ulaşmanın yolu zahmet ve mihnetlere katlanmaktan geçer. Bu yönüyle sabır
başarıya ulaşmanın en önemli şartlarından biridir. Oruçlu olduğu için sahip
olduğu şeylere el sürmeyen kişi, iradesine hakim olmuş, nefsini zorluklara
alıştırarak eğitmiş ve üstün bir meziyet kazanmış olur.Böyle bir insan acılı ve
sıkıntılı durumlar karşısında sabır ve tahammül göstererek soğukkanlılığını
koruyabilir. Bu sebeple oruç, insana ileride karşılaşabileceği
güçlüklere karşı hazırlık eğitimi yaptırır.
İnsan fıtratı, başkaldıran bir yapıya sahip
olduğu için çoğu zaman aşırılıklar gösterir. Onun aşırılıklarını bastırmak için
iradeyi güçlendiren ruhu arındıran oruca mutlaka ihtiyaç vardır.
Oruç Ahlakı Güzelleştirir: Oruç insana
iyi huylar kazandıran köklü bir irade terbiyesi ve ahlak eğitimidir. Bir
hadis-i Şerifte şöyle buyurulmaktadır:
مَنْ لَمْ يَدَعْ
قَوْلَ الزُّورِ وَالْعَمَلَ بِهِ فَلَيْسَ لِلَّهِ حَاجَةٌ فِى أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ
وَشَرَابَهُ
“Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah, onun
yemesini-içmesini bırakmasına hiç değer vermez”[22][14] anlamındaki hadis, orucun
hedefinin kötü huylardan uzak kalmak olduğunu açıkça göstermektedir.
Oruç kötü alışkanlıklardan kurtulmak ve iyi
alışkanlıklar kazanmak için çok önemli bir fırsattır. Alışkanlıkların insan
hayatı üzerinde büyük bir etkisi vardır. Kötü alışkanlıklara müptelâ olan,
onların etkisinden kurtulmak için çok kuvvetli bir iradeye sahip olmalıdır.
Şeytanın insanları kötü alışkanlıklara çekmek için en çok kullandığı iki yol
mide ve şehvettir. Oruçla bu tehlikenin önüne geçilmiş olur. Dolayısıyla Allah
rızası için tutulan oruç, insanı günahlardan uzaklaştırdığı gibi, gönüllerde
güzel duyguların yeşermesine de vesile olur.
Oruç Sağlığı Korur: Bugün orucun insan sağlığı üzerindeki olumlu
etkileri tüm dünyada bilinen ve kabul edilen bir gerçektir Orucun sağlığa
ilişkin yararları tıp uzmanlarınca ortaya konulmaktadır. İnsan vücudunun bütün
gün çalışarak yorulan uzuvları, uyku ve istirahat ile dinlendiği gibi, bir yıl boyunca
durmadan çalışan vücut makinesi
adeta Ramazan ayında dinlenmeye ve bakıma alınmış gibi olur. Oruç, özellikle
mide ve sindirim organlarının dinlenmesi ve daha sonra görevlerini
daha iyi yapabilmesi için verilmiş iyi bir mola, iyi bir perhiz
niteliğindedir. Bir çok hastalıkların
tedavisinde doktorların perhiz ve diyet tavsiye etmeleri de bunu te’yid
etmektedir. Burada Hz. Peygamberin konuya ilişkin bir hadisini belirtmek
gerekir:
Sonuç
Müminlere bir ikram olarak
sunulan Ramazan ayı; ibadet, tevbe, dua, zikir, arınma, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma ayıdır.
Ramazanda
orucu bozacak maddi şeylerden kaçınmak ne kadar önemli ise, onun manasını
bozan, sevabını götüren İslâm adabına aykırı davranışlardan sakınmak da
önemlidir.
Öyleyse, her türlü hayrı, rahmeti, bereketi ve
daha nice güzellikleri bünyesinde barındıran Ramazan ayını gereği gibi
değerlendirelim. Oruçlarımızı Allah’ın emrine uygun olarak her türlü haram ve
kötü davranışlardan sakınarak, bütün uzuvlarımızla tutalım. Tuttuğumuz oruca
zarar verici her türlü olumsuz söz, fiil ve davranışlardan uzak duralım. Bu ayı
fırsat bilip kendimizi gelecek yıllara ve âhiret hayatına manen hazırlayalım.
Belki bir sene sonraki Ramazan ayına yetişilemeyebiliriz. Bunun idraki içinde
olalım.
وعنْ أَبي هُرَيرةَ رضيَ اللَّه عنهُ ، عن
النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قالَ : « مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَاناً
واحْتِساباً ، غُفِرَ لَهُ ما تَقَدَّمَ مِنْ ذنْبِهِ » متفقٌ عليه .
Ebû Hüreyre radıyallahu
anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallalllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim,
faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ramazan orucunu
tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır. "[24][16]
« إِذا جَاءَ رَمَضَانُ ، فُتِّحَتْ أَبْوَابُ
الجنَّةِ ، وغُلِّقَت أَبْوَابُ النَّارِ ، وصُفِّدتِ الشياطِينُ »
“Ramazan geldiği zaman cennet kapıları sonuna kadar açılır, Cehennem
kapıları kapatılır ve şeytanlar bağlanır” [25][17]
وعن ابنِ عباسٍ ، رضِيَ اللهُ عَنْهُمَا ، قالَ
: كَانَ رَسُولُ اللهِ ، صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم ، أَجْوَدَ النَّاسِ ،
وَكَانَ أَجْوَدُ مَا يَكُونُ في رَمَضَانَ حِينَ يَلْقَاهُ جِبْرِيلُ ، وَكَانَ
جِبْرِيلُ يَلْقَاهُ في كُلِّ لَيْلَةٍ مِنْ رَمَضَانَ فَيُدَارِسُهُ القُرْآنَ ،
فَلَرَسُولُ اللهِ ، صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم ، حِينَ يَلْقَاهُ جِبْرِيلُ
أَجْوَدُ بِالخَيْرِ مِنَ الرِّيحِ المُرْسَلَةِ »متفقٌ عليه .
İbni
Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûllullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en cömerdi idi. Onun en
cömert olduğu anlar da ramazanda Cebrâil'in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı.
Cebrâil aleyhisselâm, ramazanın her
gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur'an okurlardı. Bundan
dolayı Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem Cebrâil
ile buluştuğunda, esmek için
engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı. "[26][18]
وَعَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا قَالَتْ
: « كَانَ رَسُولُ اللهِ ، صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم ، إِذَا دَخَلَ
العَشْرُ أَحْيَى اللَّيْلَ ، وَأَيْقَظَ أَهْلَهُ ، وَشَدَّ المِئْزَرَ » متفقٌ
عليه .
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Ramazan ayının son on günü
girdiğinde Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem geceleri ihyâ eder, ev halkını uyandırır, ibadete soyunarak
eşleriyle ilişkiyi keserdi.[27][19]
“Rasulülah (as) zorunlu bir dini görev olarak
yüklemeksizin müslümanları Ramazan gecelerini ibadetle değerlendirmeye teşvik
eder ve şöyle derdi: İnanarak ve Allah’ın rızasını gözetip karşılığını umarak
oruç tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır” [28][20]
[13][13] Tecrid, 902; التخريج (مفصلا): أحمد في مسنده وصحيح
البخاري وأبو داود والترمذي وابن ماجة عن أبي هريرة تصحيح السيوطي: صحيح
[24][16] Buhârî, Îmân 28,
Savm 6; Müslim, Sıyâm 203, Müsâfirîn 175. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1, Savm
57; Tirmizî, Savm 1, Cennet 4; Nesâî, Sıyâm 39; İbni Mâce, İkâmet 173, Sıyâm 2,
33
[26][18] Buhârî, Bedü'l–vahy 5, 6, Savm 7, Menâkıb
23, Bed'ul–halk 6, Fezâilü'l–Kur'ân 7, Edeb 39; Müslim, Fezâil 48, 50. Ayrıca
bk. Tirmizî, Cihâd 15; Nesâî, Sıyâm 2; İbni Mâce, Cihâd 9
[27][19] Buhârî, Leyletül–kadr 5; Müslim, İ'tikaf 7.
Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Nesâî, Kıyâmu'l–leyl 17; İbni Mâce, Sıyâm 57